Sunday, December 28, 2008

Müzik severler için last.fm

deneyin şaşıracaksınız:üye olun,sevdiğiniz grupları belirtin,radyo bolumune bakinin,ve gerisini onun yonlendirmesine bırakın - http://www.last.fm/

Friday, December 26, 2008

Türkçe Oracle Kaynak Sorunsalı

Bildiğiniz Türkçe Oracle kaynakları burada belirtir misiniz? Ben bildiklerimi güncelledim:

http://tinyurl.com/6ulr39

Monday, November 03, 2008

Zamanla çoğalan yokluklarımız

George Carlin Amerika'da 70 ve 80 li yılların bir komedyeni idi. Biraz ağzı bozuk olarak bilinirdi. 11 Eylül den (9-11) ve karısının ölümünden sonra şunları yazmış.

"Tarih içinde zamanımızın paradoksunu şöyle sıralayabiliriz :

Daha yüksek binalarımız, ama daha kısa sabrımız var; daha geniş oto yollarımız, ama daha dar bakış açılarımız var.

Daha çok harcıyoruz, ama daha az şeye sahibiz; daha fazla satın alıyoruz, ama daha az hoşnut kalıyoruz.

Daha büyük evlerimiz, ama daha küçük ailelerimiz; daha çok ev gereçleri, ama daha az zamanımız var. Daha çok eğitimimiz, ama daha az sağduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama daha az bilgeliğimiz var. Daha çok uzmanımız, ama yine de daha çok sorunumuz; daha çok ilacımız, ama daha az sağlığımız var.

Çok fazla alkol ve sigara tüketiyoruz, çok savurganca para harcıyoruz, çok az gülüyoruz, çok hızlı araba kullanıyor, çok çabuk kızıyoruz, çok geç saatlere kadar oturuyor, çok yorgun kalkıyoruz, çok az okuyor çok fazla TV izliyoruz ve çok ender şükrediyoruz. Mal varlıklarımızı çoğalttık, ama değerlerimizi azalttık. Çok konuşuyoruz, çok az seviyoruz ve çok sık nefret ediyoruz.

Geçimimizi sağlamayı öğrendik, ama yaşam kurmayı öğrenemedik. Yaşamımıza yıllar kattık, ama yıllara yaşam katamadık.

Aya gidip gelmeyi öğrendik, ama yeni komşumuzla karşılaşmak için caddenin karşısına geçmekte sorunumuz var. Dış Uzayı fethettik, ama iç dünyamızı edemedik.

Daha büyük işler yaptık, ama daha iyi işler yapamadık.

Havayı temizledik, ama ruhumuzu kirlettik. Atoma hükmettik, ama önyargılarımıza edemedik.
Daha çok yazıyoruz, ama daha az öğreniyoruz.
Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuca varıyoruz.

Koşuşmayı öğrendik, ama beklemeyi öğrenemedik. Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha çok kopya çıkarmak için daha çok bilgisayarlar yapıyoruz, ama git gide daha az iletişim kuruyoruz.

Zaman artık, hızlı hazırlanan ve yavaş sindirilen yiyeceklerin; büyük adamlar ve küçük karakterlerin; yüksek kârlar ve sığ ilişkilerin zamanıdır.

Günümüz artık, iki maaşın girdiği ama boşanmaların daha çok olduğu, daha süslü evler, ama dağılmış yuvaların olduğu günlerdir. Bu günler, hızlı seyahatler, kullanılıp atılan çocuk bezleri, yok edilen ahlakî değerler, bir gecelik ilişkiler, obez bedenler ve neşelendirmekten sakinleştirmeye hatta öldürmeye kadar her şeyi yapabilen hapların olduğu günlerdir. Vitrinlerde her şeyin sergilendiği, ama depolarda hiçbir şeyin olmadığı bir zamandayız.

Yaşam, aldığımız nefes sayısıyla değil, nefesimizi kesen anların sayısıyla ölçülür."

Saturday, November 01, 2008

Atatürk'ü yıpratmamak..

Genç kızların gönlünde romantik yazıları ile taht kuran sayın Dündar'ın hazırladığı belgesel Mustafa, Türk milletinin sahip olduğu en değerli varlığı, Ata'sının özel yaşamına hiç kimsenin girmediği kadar giriyormuş.

Reklamın iyisi kötüsü olmuyor günümüz dünyasında, eminim yukardaki cümleyi okuyanlar, geçen hafta boyu sanal alemde her kanaldan devam eden tartışmalardan etkilenenler ve sonuçta sadece boş bir meraktan birçok kişi bu belgeseli sinemalarda izleyecek. Ben de bilgilenmek için izleyeceğim, ama sinemada para vermeyeceğim.

Bu örnek olaydan benim çıkarımım ise şu oldu: Türkiye'de malum medya kartelinin kendi çıkarları paralelinde yaptığı yayınları aman karar verirken yeterli görme, inanma, hemen gaza gelme, sorgula, farklı açıları da mutlaka değerlendir.

Ciliv'in açıklaması

Sermaye savaşları

ATATÜRK VE TÜRK DEVRİMİ ÜZERİNE "GELİŞİGÜZEL" YAYIN YAPILMALI MI?
Prof. Dr. Özer Ozankaya

Can Dündar'a ve yaptığı 'Mustafa' filmine doğru tanı konulmuştur: "Pek
üstünde durulmadan (çaktırmadan) Atamızın gece hayatını, içkiyi seven, din
karşıtı, demokrasi demesine rağmen en yakın dostarını bile ipe
gönderebilecek bir diktatör olduğu ima ediliyor."

Can Dündar, "Sarı Zeybek" filmine de, daha ilk tümcesinde "Koca bir
imparatorluğu yıkan adam .." diyerek, yani gerçekte "övgü altında yergi"
yaparak başlamıştı. Sanki Osmanlı devletini Atatürk yıkmış gibi gerçeklere
taban tabana zıt olan, ama Atatürk'ün gerçekleştirdiği Türk demokrasi
devrimine düşman iç ve dış sömürgenlerden aferin almasını sağlayacak
bir imada bulunmuştu.

Yeni filmi için kendisinin "Belgeselde, toprağını kaybetmiş ve bunun derin
acısını yaşayan, kendisine yeni bir yurt kurmaya çalışan, nitekim bu konuda
başarılı olan bir çocuğun öyküsü" diyen sözlerini, Misak-ı Milli'yi,
sosyolojik, tarihsel, kültürel temelleri olan bir "Türk yurdu" değil de,
'Selanik'in yitirilmesine karşı yapay olarak oluşturulan bir yurt' gibi
sunmaya yönelik, gerçekleri tepe-takla eden, ama bunu da yine ürkekçe
yapan bir çaba sayabiliriz.

Bu yaklaşımla Atatük filmleri hazırlayıp yayınlamak, gerçekten büyük
sorumsuzluk sayılmalıdır: Tarihe karşı, Türk ulusuna karşı ve yalnız Türk
ulusunun değil, tüm insanlığın övünç kaynağı bir büyük düşünür-öndere karşı
sorumsuzluk.

"Suret-i haktan görünüp", gerçek dışı, yanıltıcı, demokrasi düşmanlarından
"aferin" almaya yönelik yayın yapılması, düşünce ve yayın özgürlüğünün
kötüye-kullanılması olarak görülmelidir.

Atatürk üzerine ve genel olarak Türkiye Cumhuriyetinin Türk Devrimiyle
oluşan temel ilke ve kurumları üzerine yapılan yayınlar, Atatürk'ün "Basın
ve yayın özgürlüğü" konusundaki uyarıları eşliğinde değerlendirilmelidir.
Bu uyarıları benim burada belirtmeme olanak yok.

Atatürk'ün günümüz Türkçesine aktardığım "YURTTAŞ İÇİN MEDENİ BİLGİLER"
kitabının (CEM YAYINLARI) "ÖZGÜRLÜKLER" bölümüne bakılırsa, genellikle basın
ve yayın araçlarının bugün içine düşmüş olduğu düzeyin etkenlerini ve
bunlara karşı nasıl önlemler alınmak gerektiği bu uyarılardan
çıkarılabilir.

Bir yanda, dünyanın dört kıtasından birçok tanınmış bilim, sanat,
siyaset ve askerlik şahsiyetinin, 21. yüzyıla girerken, oy birliği ile
Atatürk'ün tüm insanlık için kalıcı katkılarını dile getirmekten onur
duyması (Bknz: DÜNYA DÜŞÜNÜRLERİ GÖZÜYLE ATATÜRK VE CUMHURİYETİ; T.İş
Bankası Yayını)...

Bir yanda Can Dündar ve O'nun gibi yayınlar yapanların tutumu...
Ne diyelim, "YERE düşmekle cevher sâkıt olmaz kadr ü kıymetten"...

Prof. Dr. Özer Ozankaya

Thursday, October 30, 2008

en sık görüşülen 20 kişi

iyi bir google ürünleri kullanıcısı iseniz gmail vazgeçilmezinizdir sizin de eminim. :)

gmail içinde soldaki menüde çöp kutunuzun altında kişiler bağlantısına girin, en sık görüşülenler bölümü size hayatınızdaki önemli kişi ve gruplar hakkında bilgi verecek. bu listede sizin için önemli olmadığını düşündüğünüz birini görebilirsiniz veya tam tersi önemli birinin burada yer almadığı sizi şaşırtabilir, ama her koşulda google yalan söylemez. :)

Wednesday, October 22, 2008

Waiting, watching, wishing my whole life away, dreaming, thinking, ready for my happy day and some easy livin..

This is a thing I have never known before, it's called easy livin.

Somewhere along the lonely road I had tried to find you.

Day after day on that windy road I had walked behind you.

Easy livin and I've been forgiven since you've taken your place in my heart.

Uriah Heep - Easy Livin

Monday, October 20, 2008

Bilgi: Oracle Akademi Türkiye'nin yeni "Workforce Development" projesi *I-gO*

Linkplus'in 3 ayda bir yayinladigi derginin bu sayisinda projenin duyurusunu gordum. Birçok universite ile ortaklik kurulmus anladigim, Oracle is ortaklarindan Experteam'in Origo ismindeki istirakini bu proje icin ana sorumlu secmislar, biraz NBA deki caylak secim sureci gibi, oncelikle belirlenen ogrencilere egitim ile yuklenerek gozleniyorlar akabinde en iyiler Oracle partnerleri tarafindan ise aliniyor gibi kisaca.

Tum maliyetler Oracle Akademi tarafindan karsilanacakmis. Ilgilenenler okullarinda Oracle Akademi I-gO projesini soruşturabilirler ya da Oracle Akademi program yöneticisi Türker Gülüm ile irtibata geçebilirler.

İndirim Günlüğü

Küresel ekonomik sıkışma ile ilintili olabilir, arka arkaya çok iyi indirimler yakalamaya başladım son ay içinde.

- Kozyatağı Karfur* karşısında Yeşil mağazasında kışa hazılık olarak tam süper, iki ayakkabı %20 indirim ile,
- Amerika'da Openworld konferansında son iki senedir almayı planladığım 4 Oracle kitabını %25 indirim ile,
- Kadıköy sahilde, Moda yolu başında, Alkım Kitabevi'nden** %50 üzerinde indirim ile Minix CD si yanında bir Tanenbaum Operating Systems kitabı ve bir The Complete Reference C kitabı

Bunların tadını çıkarırken farkettim ki daha büyük bir indirimi yakalamak için önce önemli bir indirim yapma sırası bana gelmiş; Oracle'cıdan satılık Ford Focus hatchback 1,6 benzinli düz vites gümüş gri 2004 68000km yetkili servis bakımlı, kapalı garaj arabası - 21,000 YTL son fiyat - :)

* bu şirketin ismine acaip gıcığım, kim okuyup yazabiliyo ki bu kelimeyi, inadına yani.
** eğer burayı henüz ziyaret etmedi iseniz lütfen daha fazla uzatmadan hemen gidin.

Friday, October 17, 2008

Edilgen Farkındalık

Yöneticiniz grubunuzdan bir ileti ile son üç ay içinde neler ile uğraştınız, çok da seçici olmadan başlıklarını belirtmenizi istese; hızla gönderilmiş iletilerinize göz atarak başlasanız, şirkette kullanılan zaman çizelgesi veya proje yönetimi ortamından birkaç arama yapsanız, hatta yazdığınız BLOG lara da göz atsanız..

Bence çıkan sonuç hergün hayatınızdan en az 8 saat geçirdiğiniz ortamı sorgulamanıza neden olabilir, yaşam alternatif maliyetleri olan seçimlerle dolu, durum böyle iken telaşa kapılmayın, bunu fark ettiğiniz için birçok arkadaşınıza göre şanslısınız, ama bazı şeyler de değişmiyor işte, böyle olmalı anlaşılan?

Akabinde öneriyorum, aynı adımları bir de özel yaşamınız için tekrarlayın. :)

Saturday, October 11, 2008

garanti ediyorum, 19 dakika 25 saniyenize degecek!

http://tinyurl.com/2b6lrg

onca sene, onca blog/forum aktivitesi yerine sadece buna benzer bir çalışma yapmak daha faydalı mı olurdu diye düşündüm cidden :)

Monday, October 06, 2008

NTV Belgesel Kuşağı

Mükemmel bir başka deneyimdi, umarım devamı gelecek, kaçırmamak gerek.

Not: "Amerikan Rüyası" nedir serisi..

Friday, September 12, 2008

İddialı mısın? O zaman hem kendine hem dünyaya bunu ispatla.

http://www.topcoder.com/tc

Not: Kendini ispatlarken; hediyeler, ödüller ve Google'da çalışma fırsatları bir yana ülkeni temsil ettiğini de unutma.

Sunday, August 24, 2008

Bir kez daha ücretsiz Oracle semineri

Ozellikle Oracle veritabanina ilgili arkadaslarimizi bu ucretsiz seminere bekliyoruz. Oturumlari H.Tonguç Yılmaz, Ertürk Diriksoy, Özgür Macit, Ersin Ünkar, Hüsnü Şensoy, Ogün Heper, A.Fuat Sungur, Sertaç Camcı gonullu olarak ustlendiler.

Seminer Oracle Akademi sponsorlugunda 18 Ekim Cumartesi 2008 günü Kadıköy'de Halitağa caddesinde, iskeleden 5-6 dakikalık yürüme mesafesinde, 30 kişilik iki ayrı odada asagidaki paralel oturumlar olarak planlandi, dolayisi ile ilk 60 kisi asıl ve 10 yedek olacak sekilde kayit alabilecegiz. Katilim kaydi icin - http://apex.oracle.com/pls/otn/f?p=12680

Oncelikle bilgilendirmeyi OracleTURK grubuna yonlendirerek talep yogunlugunu olcmeye calisacagim, eger planladigimiz uzerinde bir talep gerceklesirse farkli bir yr ayarlamayi dusunebiliriz. Gelismeleri buradan ve gruptaki duyurulardan takip edebilirsiniz, ve dusuncelerinizi yorum olarak paylasabilirsiniz. Icerik hakkinda;

- Salon 1 -

10:00 - 10:50 - H.Tonguç Yılmaz
Statement processing and Cost Based Query Optimizer

11:00 - 11:50 - Ertürk Diriksoy
Oracle Tables, Materialized Views, Clusters

- ogle arasi -

13:00 - 13:50 - Özgür Macit
Analytic functions, Hierarchical Queries, Model Clause, Regular Expressions

14:00 - 14:50 - Ersin Ünkar
Transaction Management, Redo & Undo, Multi-Versioning, Data Concurrency and Consistency

15:00 - 15:50 - Hüsnü Şensoy
Manageability & Backup and Recovery - Recovery Manager(RMAN), Flash Recovery Area(FRA), Automatic Storage Management(ASM)

16:00 - 17:00 - Ogün Heper
High Availability - Real Application Clusters(RAC), Data Guard, Flashback

- Salon 2 -

10:00 - 10:50 - Ogün Heper
Oracle Call Interface(OCI)

11:00 - 11:50 - Hüsnü Şensoy
VLDB, Parallel Execution, Partitioned Tables and Indexes

- ogle arasi -

13:00 - 13:50 - Ertürk Diriksoy
Oracle Indexes, Index Organized Tables

14:00 - 14:50 - A.Fuat Sungur
Oracle Apex Workshop

15:00 - 15:50 - Sertaç Camcı
Content Management - Spatial, Text, LOBs, XMLDB

16:00 - 17:00 - Özgür Macit
Oracle PL/SQL Best Practices

Thursday, August 14, 2008

İnsanoğlu ve Virüs cidden eş davranışlara mı sahip? - Kısım 3 -

DAHA AZ TÜKETİN, SİZ AMERİKALI MISINIZ?

Amerikalılar gibi yaşıyorsunuz ama unutmayın onlar kadar kazanmıyorsunuz. Yaşam standardınız endüstrileşmiş ülke vatandaşlarıyla hemen hemen aynı. Küresel ısınmanın artmasında endüstrileşmiş ülkelerin payının çok daha fazla olduğunu biliyor musunuz? Hayat tarzınıza dikkat etmelisiniz. Yapacağınız birkaç temel değişiklik zararınızı azaltacak. Çok büyük fedakarlıklar yapmanıza da gerek yok. Benzinden elektriğe birkaç kalemde tasarruf etmeniz yeter.

GÜNAHINIZI KAÇ AĞAÇ KURTARIR?

Küresel ısınmaya olan etkimizi azaltmanın bir yolu da ağaç dikmek. Ağaçlar atmosfere bıraktığımız karbondioksiti ürettikleri oksijenle dengeliyor. Ve ne kadar çok ağaç dikilirse, küresel ısınmanın etkileri azalıyor. Peki siz ne kadar ağaç dikeceksiniz? Testi çözdünüz, sonucu biliyorsunuz.
Bu durumda yaklaşık 64 ağaç dikmeniz gerekiyor.

KARBONMETRE

Monday, August 04, 2008

İnsanoğlu ve Virüs cidden eş davranışlara mı sahip? - Kısım 2 -

Virüsler kendi yaşam ortamlarını yok edecek hırsla çoğalırlar. İnsanoğlu ise "iyi" için karar verebilir, değişebilir, fark bence burada.

Ofisinizde tam kapatılmayan bilgisayarlar, aydınlatma enerji tüketmeye devam eder.

Gün boyunca açık kalan bir bilgisayar yılda 1000 kilovat elektrik tüketir ve bu da 1 tondan fazla karbon salımına neden olur, pek çok ofisde çalışanlar gittikten sonra bile ışıklar açık kalır, tuvaletlerde devamlı lambalar yanar.

Çok geç olmadan gereksiz yanan lambaları söndürelim, bilgisayarları uyutalım, artık karar anı!

Kaynakça - http://yesil.ntvmsnbc.com/

Sunday, August 03, 2008

İnsanoğlu ve Virüs cidden eş davranışlara mı sahip? - Kısım 1 -

Virüsler kendi yaşam ortamlarını yok edecek hırsla çoğalırlar. İnsanoğlu ise "iyi" için karar verebilir, değişebilir, fark bence burada.

Ofisinizde kahfenizi, çayınızı, suyunuzu cam bir bardaktan içiyor musunuz?

Bir fincan ömrü boyunca yaklaşık 3000 kez kullanılır, aynı sayıda kağıt bardak ve plastik karıştırıcı yerine fincan kullanın. 30 kat daha az katı atık, 60 kat daha az hava kirliliği için seçiminizi yapın.

İnsanoğlu, Virus olmamak için artık karar anı!

Kaynakça - http://yesil.ntvmsnbc.com/

Thursday, July 31, 2008

Nike Human Race'e katılın! :)

The Human Race Istanbul 31 Agustos Saat 20:00'de Boğaziçi Köprüsü Altunizade çıkışından başlayacak. Sonrasında sırasıyla Barbaros Bulvarı, Beşiktaş Meydanı, Cemil Topuzlu Parkı geçeceğiz.

Son durak Turkcell Kuruçeşme Arena olacak. Ve Saat 21:45'de Kenan Dogulu konseri ile çoşacağız. Koşarken İstanbulun tarihi güzelliklerine şahit olacağız; Beylerbeyi Sarayı, Ortaköy Camii, Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Camii gibi.

Sadece 10 km. ve 10 ytl! :)

http://nikeplus.nike.com/nikeplus/humanrace/index.jsp

Monday, July 28, 2008

Artık gözüm açık gitmem.

Dün akşam, nedense öncesinde yoğun olarak hissettiğim gibi, hayatımın en büyük olayını yaşadım. Bence gelmiş geçmiş en iyi Metallica konseri Istanbul'da oldu. Pop çocukları bişi anlamamış olabilir, Load Reload bile çalmadılar, Kill-em-all 'dan bile sanırım 4 şarkı çalındı! :)

Çok başka bir duygu idi, konser öncesinde çok rahatsızdım, güçlükle ayakta duruyordum, ama Pentegram sahneye çıktığında çoktan herşey geride kalmıştı.

Sanırım elli bine yakın *özgür* insan birlikte idik, saha içinde hep birlikte bir insan okyanusu oluşturduk, sahne müthişti, patlama ve havai fişek süprizleri ile iyice coştuktuk. Şarkıları hep bir ağızdan, tek vücut söyledik, bağırdık, depiştik, bir ara gözlerim bile doldu, saldım damlaları çaktırmadan, şu an yazarken bile tüylerim diken diken oluyor.

Özet olarak böyle bir konser seksden bile daha yoğun duygular yaşatıyor, herkes hayatında en az bir kere bunu yaşamalı. :)

İnsanımız senelerce saçı sakalı karışmış, ifadesinde siyahı seçmiş ve sert bir telli çalgı ile baş kaldırısını anlatmaya çalışan, özgürlük için yaşayan, içinde savaş veya baskı barındıran herşeye sonuna kadar karşı duran bu topluluktan korktu, korkutuldu. Satanist plakası ile dışlandı bir jenerasyon. Ama bu dünyanın gördüğü en temiz inanç, ortak paydayı yaratmış bu ekolun bir parçası bu topluluk, sadece özgürler o kadar, korkacak birşey yok. :)

telli sazdır bunun adı
ne ayet dinler ne kadı
bunu çalan anlar kendi
şeytan bunun neresinde?

venedik’ten gelir teli
ardıç ağacından kolu
be allah’ın sersem kulu
şeytan bunun neresinde?

abdest alsan aldın demez
namaz kılsan kıldın demez
kadı gibi haram yemez
şeytan bunun neresinde?

içinde mi dışında mı
burgusunun başında mı
göğsünün nakışında mı
şeytan bunun neresinde?

dut ağacından teknesi
kirişten bağlı perdesi
behey insanın teresi
şeytan bunun neresinde?

dertli gibi sarıksızdır
ayağı da çarıksızdır
boynuzu yok kuyruksuzdur
şeytan bunun neresinde!

*Şiir Aşık Dertli, Şarkı Pentegram*

http://www.ntvmsnbc.com/news/454174.asp

Not: resim ve videoları toparlayamadım ama ilk fırsatta koyacağım.

http://www.pu-co.com/metallica-resimler.zip

Saturday, July 19, 2008

27 Temmuz'da Ali Samiyen'de dünyanın en büyük sahnesi kurulacak.

Önce Türkiye'nin en büyük rock grubu çıkacak. Ardından dünyanın en büyük rock grubu çıkacak. One çalarken bir süpriz varmış, çok heyecanlıyım cidden.

Onları dinleyerek büyüdüm, hayatım boyunca bu melodiler beynimin her kıvrımında yankılanacak, bu benim konserim olmalı :)

http://en.wikipedia.org/wiki/Metallica

Bir ömürlük maceranda hikayeni anlat bana

..
Ateş, toprak, hava olmuş, yağmur olmuş hayat vermiş sana
Kalbin olmuş, ruhun olmuş, aklın olmuş yol göstermiş sana
Bir ömürlük maceranda hikayeni anlat bana
Ne anlam verdin sen buna? Ruhunda neler var senin?

Korkma ondan bundan, ne ölümden, ne hayattan
Bu dünyada gördüklerinin hepsi bir, hepsi haktan
..

Bir, Pentegram

Tuesday, July 15, 2008

Atatürkçülük - Türkçe Sözlük'ten -

Atatürkçülük -ğü özel, isim

1. Atatürk'ün düşünce ve uygulamalarından kaynaklanan, Türk Devleti'nin bağımsızlık ve bütünlüğünü, millî egemenliğini, kişi özgürlüğünü, çağdaş olmayı amaçlayan, akla, bilime ve gerçeğe dayanan, evrensel ağırlıklı, geleceğe yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar, uygulamalar ve ilkeler bütünü, Kemalizm.

2. Bu ilkeye bağlılık.

Kaynakça -
Türk Dil Kurumu Elektronik Posta Hizmeti,
Dağarcığınıza Her Gün İki Söz -1120-

Sunday, June 22, 2008

Sunum yapanların hayatını kolaylaştıran bir programcık - ZoomIt -

http://technet.microsoft.com/en-us/sysinternals/bb897434.aspx

Ömer YURDUSEVEN'e kısayol araştırması için teşekkürler.

Ctrl + 1 --> Yakinlastirma
Ctrl + 2 --> Cizim

Çizim durumunda iken;
Ctrl + W --> Beyaz Ekran
Ctrl + K --> Siyah Ekran
Ctrl + B --> Mavi Renk
Ctrl + Y --> Sari Renk
Ctrl + P --> Pembe Renk
Ctrl + O --> Turuncu Renk
Ctrl + R --> Kirmizi Renk
Ctrl + G --> Yesil Renk
Ctrl + Z --> Geri (Undo)
Ctrl + E --> Ekrani Temizle
Ctrl + 2 --> Kare/Dikdortgen Cizme

Thursday, June 19, 2008

"Türkçe Giderse Türkiye Gider"*

Günlük sözel ve yazılı kullanımlarımızda dilimize ne kadar duyarlıyız? Birkaç alıntı yaparak duruma dikkat çekmeye çalışacağım, kötü kullanım örnekleri ve uygun karşılıkları için öneri ve desteğinizi bekliyorum.

"..ilgili DEVELOPER, test KONTAKlarının harekete geçirilerek.."
"..çözülmesi gereken ITEMlar AsIS ve ToBe sistemlerde.."
"..STAND falan kuracak mıydık.."
"..INNOVASYON filmini de mutlaka.."
"..dosyasından HARD-COPY FORM doldurarak.."
"..Faz II Fatura DEVELOPMENT’ı tamamlandı.."
"..RQCS DATAlarının işlenmesi ile ilgili.."
"..düşüncelerinizi bana MAIL atın.."
"..refill JOBlari iki kez çalışmış FILElar APPEND olmuş.."
"..VENDOR onlar ama.."
"..ne oluyorda CRASH oluyor.."
"..PRODUCTIONa çıkmamız gerek.."
"..DEPLOY ederken.."
"..INCLUDE edilen OBJECTlerin DEPENDENCYsi görnmüyor.."
"..çok HIGH-LEVEL da hazırlandığından DELTA TRANSFER düşünülmemiş.."
"..IMPACT analizi yaparken OVERALL resmi görme.."
"..OPERASYON OPERE etsin ama KONFIRMASYON alalım.."
"..çok CPU yiyo ve MANUEL işler fazla.."
"..INPUTu HANDLE edemiyoruz, COMPACT hale getirelim.."
"..EXTRACTION LOAD SCRIPTleri ile ilgili, LIGHT bir TRANSFORMASYON var.."
"..BULK REQUESTler arasında mevcut KODu REPLACE edecek DATA QUALITY SCRIPTlerini REFER eden.."
"..RELEASE mantığı koymalı ve VALIDATION RULEları tanımlamamız gerek.."
"..DEVELOPER DEPLOY edilen şeyi MERGE edip MAIN BRANCHleri CHECK etmeli.."

--

DEVELOPMENT : geliştirme
DEVELOPER : geliştiren-geliştirici
KONTAK : irtibat
DATA : veri
MAIL : e-posta?
INNOVASYON :
ITEM : konu
HARD-COPY :
STAND :
JOB : görev
FILE : dosya
APPEND : üzerine ekleme
VENDOR :
CRASH : kesinti?
PRODUCTION : işletim?
DEPLOY : aktarma, devir etme?
INCLUDE : dahil etme
OBJECT : nesne
DEPENDENCY : bağımlılık
HIGH-LEVEL :
DELTA : fark
TRANSFER : aktarım
IMPACT : etki
OVERALL : genel, tüm
OPERASYON, OPERE : işletim, işletme
KONFIRMASYON : onay, teyit
CPU : işlemci
MANUEL : elle yapılan
INPUT : girdi
HANDLE : halletmek, kotarmak?
COMPACT : sıkışmış?
EXTRACTION : çekme?
LOAD : yükleme
SCRIPT : uygulamacık?
LIGHT : az, hafif?
TRANSFORMASYON : dönüşüm
BULK : cüsseli, kümeli?
REQUEST : talep, istek
KOD : uygulama
REPLACE : yerini alan
DATA QUALITY : veri kalitesi
REFER : dayanan
RELEASE : sürüm
VALIDATION : onama?
RULE : kural
MERGE : birleştirme
MAIN : ana
BRANCH : dal
CHECK : inceleme

Biraz dikkat etmeye başlayınca zamanla kolayına kaçmaktan vazgeçiyor insan.

Kaynakça

http://tdk.org.tr
http://www.zargan.com
http://www.youtube.com/watch?v=POmq1dakBWM

*Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu belgeselinden
http://www.byebyeturkce.com

Wednesday, June 11, 2008

Gelişim

Bizim topraklarda kişisel gelişim yirmili yaşlarla bitiyor nedense, insan en iyi durumda otuzlarında sadece emeklilik düşünebilir hale geliyor.

Bu garip duruma ilginç bir örnek bence geçen yaşadığımız Portekiz milli maçı hezimeti idi. Bundan en fazla beş sene evvel şu anda A takımında karşı karşıya oynayan futbolcular genç takımda karşı karşıyaydı, ve biz üstündük. Peki o gün bugün bizim gençler ne yaptılar, ya Portekiz gençleri.

58 yaşında 32 senedir DBA im şeklinde kendini tanıtan insanlara çok özeniyorum cidden, Oracle kurulalı yeni 30 sene oluyor.

Saturday, May 31, 2008

Finallerin haftası

Önce Lost sezon finalini yaşadık, yine uzun bir ara zamanı :(

Sonra 80 li yıllarda TRT 1 de dedemle seyretmeye doyamadığımız nostaljik bir NBA finali; Lakers / Celtics. Magic Johnson Larry Bird 'e o vakit üstünlük sağlamıştı bakalım Kobe tek başına Pierce, Garnett ve Allen ile başa çıkabilecek mi :)

nbade-efsane-final-yeniden.html

Ve Fenerbahçe Ülker ise Türk Telekom ile nispeten daha sonucu bilinir bir seri geçiriyor :)P

Wednesday, May 14, 2008

Ar-Ge, Oracle, Cern

Bu sabah Oracle EMEA executive vice president Sergio Giacoletto 'nun CERN ile R&D birliktelikleri üzerine yazısını okuyordum.

http://blogs.oracle.com/sergiogiacoletto/2008/02/20

WWW'in de keşfi bu labratuarlarda oldu, dünyada Ar-Ge denildiğinde akla doğal olarak ilk gelen yer CERN(European Organization for Nuclear Research).

http://public.web.cern.ch/Public/Welcome.html

Wednesday, May 07, 2008

attık imzayı hayırlısı bakalım

bu çok önemli bir başlangıç/fırsat/değişim kariyerim için, mutlu ve heyecan doluyum, imza atarken basın olsa futbolcu gibi hissedecek insan ya :)

cnm yeni şirketim bnm -> http://www.turkcellteknoloji.com.tr/

Tuesday, May 06, 2008

Ben "ateş savaşçısı" - "ateş savaşçısı" ben

Zaman çabuk geçiyor, bir sene daha su gibi geldi geçti.

Turkcell R&D - Software Development Internship 2007 started

Dün gibi 2007 yaz stajı adayları ile yazışmalarımız, mulakatları, ilk günleri, günlük eğitimlerimiz. Yarı zamanlı devam etmek isteyenler bugünlerde okullarını bitirip tam zamanlı geçiş süreci yaşıyorlar ve bir yandan 2008 yaz adayları ile benzer süreci en baştan yaşıyorum.

Ciddi bir staj deneyimi okula senelerce onca yatırım, emek veren birinin iyi bir kariyer seçiminde bence en önemli başlangıç. İş yaşamına başlamadan hangi konularda çalışmak, nasıl bir kurumun mensubu olmak istediğini sorumluluk alarak görme fırsatı kaçırılmamalı.

Hayatımızdan işe en azından haftada 40 saat ayırıyoruz, çoğu zaman bunun çok üzerinde tabii, sevmediğin bir konu için işe gitmeye kaç gün dayanabilirsin, ruh sağlığını bozmadan ne kadar devam edebilirsin? Bence başarı işini hobi gibi görmekten geçiyor.

Son yıllarda "hocam sen necisin ya?" sorusuna sıkça verdiğim cevap "ateş savaşçısı" veya "itfaiye eri" şeklinde :) Şirkette nerede yangın var ben oradayım gibi hissediyorum, mıknatısın iki zıt kutbu gibi, ateş beni ben de ateşi çekiyoruz.

Benim son 10 senedir yaşam ateşim Oracle veritabanı. Herkesin başarılı, mutlu olabilmesi için kendi yaşamının ateşlerini bulması önemli. Ama ateşi yaşamadan, eksikliğini özler duruma gelmeden de "ateş savaşçısı" olunmuyor.

Wednesday, April 23, 2008

Feysbuk çet!

Eğer yeni bir değişikliğe gitmez ise geçen senenin bombası feysbuk için 2 sene ömür biçmişlerdi, MS ciddi bir para ödeyerek Feysbuk'un bir kismina sahip oldu, özellikle kayitli bilgiler degerli tabi.

Bugun birden google 'in uzun senelerdir gmail icinde sagladigi gtalk benzeri bir uygulamayi devreye aldiklarini farkettim. Hos olmus ama yeterli olur mu emin degilim :)


http://www.facebook.com

Sunday, April 13, 2008

Şirketim çalışıyor, ülkem kazanmaya devam ediyor :)

Artık doğudan batıya - batıdan doğuya yüzbin kişilik güçlü bir gönül köprümüz olacak;

http://tinyurl.com/4vcmj8

Çalışan Tatmini üzerine araştırmalar gösteriyor ki

The factors that are going to make some MORE DISSATISFIED are things like:
* poor pay
* poor compensation
* poor work conditions
* lack of promotions
* poor benefits offering
* lack of job security

The factors that make an employee MORE SATISFIED are things like:
* good leadership in the organization
* good relationship with their manager
* recognition for their achievements(not necessarily monetary recognition)
* advancement in their careers
* personal growth and development
* feedback and support(meaningful feedback, not just naked criticism)
* clear direction and objectives

Friday, April 11, 2008

Böbrek taşı öğretileri

Annem birkaç aydır birden yoğun böbrek taşı sorunu yaşamaya başladı. İki kez doğum sancısı modunda gece ziyaretimiz oldu acile, bir yatıştırıcı iğne ile bizi geri gönderdiler her seferinde ve basit ilaçlar ile geçiştirdiler. Meğer annemin iki tane taş sağ böbrekte birden büyüme yapmış.

Böbrek önemli bir organ, taş oluşumu biraz genetik, biraz kilo, biraz beslenme çeşitleri ile ilgili. Hemen iyi bir doktor ve hastane araştırmalarımıza başladık, birçok arkadaşım meğer çevremde bu sorunla mücadele içinde imiş, sağolsunlar çok yardımları dokundu. Özellikle erkekler için daha zor bir durum taş 1 cm geçince.

Çok popüler bir hastanede işin ehli bir prof. annemin 2 cm yaklaşan taşlarını kırdırma konusunda korkutarak detaylı bir operasyon ile kırdırma öncesinde atım yoluna bir stand takılmasını önermiş. Farklı doktor ziyaretlerinde farklı söylemler de olunca iyice gerildik esasında.

Sonra benzer bir durumu yaşayan birinin referansı ile Hisar Intercontinental Hastanesi'ne gidildi. Ellerindeki alet çok hassas kırma yapabileceğini belirterek bizde güven sağladılar. Onca kafa karışıklığı sonrasında yaklaşık 2 saatlik bir kırma seansı sonrasında çok sükür annem şu anda baya rahat artık.

Öğretiler arasında İstanbul'da herhangi bir sağlık sorununa adam gibi teşhis ve tedavi bulabilme ihtimalinin ne kadar düşük olduğunu düşünüyorum, çok şanslı idik biz. Bu gibi ameliyat gerektirmeyen sorunlarda aletin hassasiyeti ve kabiliyetleri doktorlardan daha belirleyici oluyor bence, alet yapara el ovunur durumu yani. Her durumda 21. yüzyıl şehir yaşam ve beslenme tarzının insan sağlığı üzerindeki etkilerine hiç yılmadan direnmek gerekiyor, bir erkeğin rahatlıkla bebek doğurma hissine empati uygulayabileceği bir rahatsızlık bu cidden :)

http://en.wikipedia.org/wiki/Kidney_stone
http://tinyurl.com/4n2c4j

Wednesday, March 19, 2008

Sanal Topkapi Sarayı Ziyareti

Sol tarafta Topkapı Sarayının planı çıkıyor. Üzerinde gümüş rengi ile belirtilmiş noktalardan istediginiz yeri tıklıyorsunuz sağ tarafta çıkan görüntüyü keyifle izliyorsunuz. Görüntü 360 derecelik panaromik fotoğraf şeklinde mouse basili tutarak sağa sola istediğiniz hızda hareket ettiriyorsunuz. İyi seyirler :)

http://www.360tr.com/topkapi/index.htm

Sunday, March 16, 2008

bir mentorda hangi özellikler bulunur

iyi bir mentor(koç);

- olumlu ya da olumsuz farketmez, mesajın üzerine çıkan doğrulukta, kesinlikle güvenilir kişidir,
- birilerinin sizi duyduğu, önemsediği hissine kapılmanızı sağlar,
- sizinle daha iyi olmayı istemenizi sağlayacak şekilde iletişim kurar,
- kendinizi risk alabilecek kadar güvende hisetmenizi sağlar(yaratıcılık için çok önemli),
- içsel şüphe ve korkularınızın üstesinden gelmenizi sağlayacak güveni size aşılar,
- kendiniz için esnek hedefler koymanız doğrultusunda sizi destekler, tecrübeleri ile yönlendirir,
- tek başınıza fark edemeyebileceğiniz olanakları size sunar ve zorlukların altini çizer.

harvard business review - ocak 2008 sayısı - thomas j. delong - mentorluğun önemi araştırması

Tuesday, March 04, 2008

Sunday, March 02, 2008

Tuesday, February 26, 2008

Ve tilki yine dönüp dolaşıp kürkçü dükkanına döner..

Sayılı gün geçti ve yine bir Fethiye tatilim bitti, söz uçar yazı kalır hesabı önceki yazdıklarıma bakındım, hep özlem, yine özleyeceğim tabi napalım, sağlıkla tekrar buluşalım..

Eskiden bugüne kalanlardan;

6 Şubat 2006 Fethiye tatil özeti

Ve geleceğe bırakmak için seçtiklerim;

tekno-mangal.jpg

pazar-yeri.jpg

odam.jpg

Fransizlar-calisdan-krom-somururuken.jpg

kahfaltida.jpg

hasan-dedemle.jpg

babam-ben-salih-abimmm.jpg
Abilerin kralı, Fethiye çukurunun Recep İvedik'i, sigortacılık ve zehir(tekel) sektörünün yerel dinamosu Salih Tombul'a sevgiler :)

baba-ogul-berberde.jpg
Günlükbaşı Berber'i Ramazan Yörük ve büyük oğlu Süleyman Yörük'e sevgiler :)

balik-bereketi.jpg

balik-keyfi.jpg

balimizi-da-aldik.jpg
Bknz. Fethiye'li balcı Cevdet Amcam

dedem-babam-babanem.jpg

evim.jpg

yuruyusde.jpg

Saturday, February 23, 2008

Fethiye'den

Burada zaman daha da yavaş akıyor, dingin herşey, en büyük sorun bir sonraki öğün nerede ne yenecek :) İnsan yaşamın içindeki basit temel olaylara da bolca hak ettiği zamanı ayırabiliyor lafın özü burada.

Fethiye son yıllarda yoğun göç alıyor, göç paralelinde asırlık bahçeler ve domates seraları yerlerini iki üç katlı müstakil evlere bırakıyor hızla. Özellikle İngilizler parası karşılığı "işgal" etmiş gibiler buraları. Benim kısa vadeli karlılık peşinde köylüm sanki açlık, yokluk çekiyormuşcasına para derdinde ata toprağını veriyor mütahitlere, talep öyle güçlü ki bu bazısına liberal, serbest piyasa bana göre kontrolsüz ekonomik düzende, 50-60 milyara mal edilen evler birkaç ayda mantar gibi her yerden fırlıyor ve birkaç yüzbin İngiliz parasına satılığa çıkarılıyorlar, sanki ufak bir İngiliz sömürgesi, belediye duyuruları, sokak isimleri İngilizce de basılır olmuş.

Kimsenin dur diyeceği de yok zaten tüm ülke özelleştirildi malum, kasaya milyarlarca dolar giriyor dahası ne, yakında korkarım vizesiz ata toprağına benim para düşkünü insanım giremez olacak. Bare aldıkları parayı bir katma değere dönüştürebilseler, nerde, bir anda birkaç yüz bin pound gören ortalama vatandaş ya kumar ya fuhuş batağına kapılıp hem o parayı hem ailesini hızla tüketiyor, bir sürü ahlı vahlı hikaye ortalıkta, onun oğlu şöyle yapmış, bunun kocası böyle sapıtmış.

Ülkesinde iki ay toplasan güneş yüzü görmeyen, 50-60 m2 daireye bu paraları veren İngiliz, durumdan doğal olarak hayli memnun. Günümüz ılımlı emperyalizmi bu olmalı, parası ile değil mi kardeşim, kurbağaları yavaş yavaş pişirmek bu işte, ya bu "üç günlük ölümlü dünya" düşüncesi nasıl bu kadar içimize sinmiş umursamıyoruz hiç anlamıyorum.

Sadece 14 bini aşmış tapulu İngiliz de değil, özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu'dan ciddi göç söz konusu, sokaklar İstikal Caddesi renkliliğinde desem yalan olmaz. Hem mimari dokusu, hem konuşma biçimi, hem eğleniş ve yaşayış şekli hızla yok oluyor, senede bir hafta burada geçirme şansı olan biri bu kontrolsüz değişimi daha net gözlemleyebiliyor, buradakiler için ise bu kaçınılmaz bir "modern"leşme basitleştirildiğinde.

Dün doğuda kara harekatımız başladı, dünya üzerinde benim diyebileceğimiz başka vatan, ata toprağı yok, ne ironik bir yanda kanla, canla verilen kutsal bir mücadele diğer tarafta ise parayla kolayca satılan, yavaş yavaş yok olan asırlık kazanımlar, bir kültür. Çocukluğumun kabristan yanı İngilizlere postaları rahat ulaşsın diye 14. Cadde oluvermiş usulca. Babama sen bu toprağın sahibi değilsin geçici vekilisin diye öğretilmiş, bu kazanımları satmak, üretken toprağı taşlaştırmak, bu ne cüret, yarın çocuklarımız ata toprağında yabancı olacaklar, o zaman altındaki son model jip araban, ata toprağının yarısını vererek mütahite toprak karşılığı yaptırdığın yüzbinlerce İngiliz parası ile değer biçilen garip mimarili villan bakalım yetecek mi şu anki gibi sana. Aç mıydın, yokluk mu gördün, bu ne hırs, bu nasıl bir oyun, nası bir ihanet, anlayan bana da anlatsın ne olur..

Doğal güzelliklerinden, Fenerbahçe'den, buranın yerel insanının kıvrak esprilerinden bahsetmek istiyordum esasında ama Fethiye'nin değişimini üzerine yazmak ağır bastı bu sefer. Yine de birkaç resim seçtim son iki günümden, şimdilik onları sadece paylaşacağım uzakta kaldığım dostlarımla;

dag-cetesi.jpg

dag-cicekleri.jpg

cicekleri-dagin.jpg

yesil-mavi-kardesligi.jpg

mavi-yesil.jpg

ninja-tospa.jpg

prens-ile-sohbette.jpg

oh-papatya.jpg

Wednesday, February 20, 2008

Yine Ayvalık'tan

Kar ortalıktan iyice kalktı, hava tam geç bahar zamanları gibi, fırsat bu fırsat dedem arabaya doldurdu bizi bu sabah, solugu Burhaniye'de aldık. Dedem maşallah 1928 doğumlu ama benden iyi araba kullanıyor, Ören, ardından Edremit akraba ziyaretleri derken su gibi geçti bir tam gün daha. Bol bol eski zamanları dinledim zevkle yine. Bazen ben neden geçmişi bu detayda hatırlayamıyorum, benim bellekdeki LRU algoritmasinda bir bocek mi var diyorum :)

Yolda yine hikaye ustune hikaye, aralarindan biri ilgincti aktarmaya karar verdim ben de, senelerdir gidip geliriz bir yatir var yolun uzerinde, bakimli, belli ziyaretcileri de oluyor sık sık. Dedem ona baktigimi gorunce basliyor anlatmaya, yillar once merak ediyor dedem eski dilde yazılı kabirin uzerindeki yazilari cevirtiyor, merak insan evladindan dilerim eksik kalmasin hic, tercumede cikan tarihler mubadele zamanlari oncesi ve bu civarda Rum yogunluklu bir nufus var. Bir gariban Rum genci yol yapiminda meger vefat etmiş, oracıkta defnetmişler esasinda. Nedendir çözemiyorum pek seviyoruz "putlaştırmayı" herşeyi..

Yarın önce İzmir ardından Fethiye yolcusuyum, sayılı gün çabuk geçiyor. İstanbul yalanında bir o yana, bir bu yana yaşam tüketmekle çok meşgulken, insan köklü bir Anadolu toprağına ve ailesinin yaşlılarının yaşamdaki sınırlı anlarının değerini ne kolay unutuyor. Arada bedeli karşılığı verdiğimiz geri dönüşü olmayan yaşamımızdan güç bela bir izin alıp özüyle yıkanarak hızla arınması ise insanın yalandan, mucize gibi. Ben çok şanslıyım, ana toprağından şimdi de baba toprağına gidiyorum, iki farklı kültüre ayrı ayrı bu kadar samimi bağlı ve ait hissetirilmek, hissetmek bu yalan dünyadaki en kıymetlim benim.

Not: Dedem'e de bir ağ kütüğü inşaatına girişdik bakalım :)
http://mesutduran1928.blogspot.com/

Monday, February 18, 2008

Ayvalık'tan

Bugün 31 yılı geride bırakıp 32. yaşıma girdim. 7 saatlik bir İstanbul-Ayvalık parkurunu 17 saatte tamamlayarak ananem ve dedeme dün akşam kavuştum. Susurluk civarında bir dağda ~6 saat mahsur kaldık, ama Kamil Koç'un muthiş bir aracı vardı reklamını yapmadan geçemeyeceğim, devamlı kablosuz internet bağlantısı olan, cep telefonu yasağı olmayan ve her sırada 3 geniş koltuk olan çok rahat bir otobüs, indiğimde 17 saatlik yoldan değilde eğlenceden gelmiş gibiydim ananemin deyimiyle :)

Ayvalık'ta doğduğum bugüne günlük güneşlik uyandım. Lafta ağa bağlanamayacaktım di mi, önce Kamil Koç şimdi de dedem bana süpriz yaptılar, dedem de eve bilgisayar almış, kablosuz modem de var oh, benim tüm hayaller suya düştü kısacası :)

Ananemin sarma dolmalarını lüp ettikten sonra bir uyumuşum dün akşam ki anlatamam, NBA all-star maçına bile kalkamadım ya. Sabah önce dört dörtlük bir Ege kahfaltısı bizimkilerle, akabinde yürüyerek dedemle Ayvalık merkeze gittik. Yolda sohbet üzerine sohbet, dedem maşallah ayaklı tarih ansiklopedisi, dinlerken mest oluyorum. Tipik Ege, Rum mimarisi bize eşlik ediyor fonda; dar sokaklar, az katlı dar ama yüksek tavanlı, taştan evler. Görüntüyü bozan birkaç yeni apartman yok değil, nasıl izin aldılar bunlar inanamıyorum, ama nispeten sayıları az henüz.

Konudaki zaman 60 ihtilali hemen sonrası, dedem benim yaşlarımda imiş, İstanbul'a yeni gelmişler Beşiktaş'ta oto elektrikçilik yapıyor, tüm ailesinin sorumluluğu onun sırtında ve annem de yeni doğmuş. Kuruçeşme civarı(inanamayacaksınız buna) İstanbul'a kömürün dağıldığı yer o vakitlerde, birçok kamyon var orada ve dedeme de doğal olarak bolca iş :)

Gider gelirken gözü pekliği ve ustalığı ile dedem nam salmış, hikayenin en ilginc kısmı ise, o dönem yeni Dodge kamyonlar gelmeye başlamış İstanbul'a ve araçlarda kronik bir imalat sorunu nedeni ile ciddi problem olmuş herkese. Dedemin esasında biraz geçmişinden de bahsetmek gerek bundan sonra anlatılanlara şaşmamak için :)

Dedem, Mesut Duran, Yugoslav göçmeni bir ailenin büyük erkek çocuğu, Balıkkesir Burhaniye'ye göçüyor aile birinci dünya savaşı öncesi, dedemin babası yörede ünlü bir Kurtuluş Savaşı gazisi, dedemi yokluktan küçük yaşta okuması için askeri okula vermişler. Dedem ailesinden uzakta büyümüş, okulunda da çok başarılı olmuş. Beni hep yaşam disiplini ve kendine güveni ile etkilemiş, örnek olmuştur dedem.

Hikayeye devam edelim, dedem akşamları oturup Dodge kitapçıklarını inceliyor, sorunların üzerinde çalşıyor ve bir çözüm geliştiriyor ve başarıyla uyguluyor. Durumu bir şema çizip anlatıyor dedem, bir arkadaşının yardımı ile İngilizce bir mektup yazıp İngiltereye genel merkeze gönderiyorlar. Kısa sürede Dodge'dan dedeme bir teşekkür cevabı ve ülkeye davetiye geliyor. Dedem ailesini bırakıp gidememiş o dönem, durumunu geri yazınca dedeme büyük bir alet çantası göndermişler teşekkür olarak. O çanta ile dedem zamanının çok önünde sorun teşhisi yapabilmiş uzunca zaman, ünü almış yürümüş doğal olarak.

Bu hikayeyi kol kola dedemden dinlerken, yaşıt olmamız paralelinde, Dodge ve Oracle, hediye alet çantası ve ACE ödülüm gibi komik paralellikler kuruyorum, yaş 32 ama çocuk aklı aynen devam işte :)

Dedem ekonomik kaygılarını çözdüğünde çok küçükten itibaren çok isteyip bir türlü başlayamadığı müzik eğitimine ve akabinde dernekçiliğe Beşiktaş'ta devam etmiş. Günümüzde hem Ayvalık hem de Beşiktaş Türk Sanat Müziği Dernekleri'nden yetişmiş birçok kişi dedemin öğrencisi. Burada dedem çok seviliyor, Ayvalık'daki Dernek dedemin şefliğinde sık sık konserler düzenleyerek toplanan para ile şehire sağlık ve eğitim alanlarında önemli katkı yapıyor. Ayrıca 5-10 yaş grubu çocuklara ücretsiz keman dersi veriyor son senelerde dedem, keman cidden zor bir alet, eğitim teknikleri müthiş senelerin tecrübesi, bu çocukların konserlerde topluca kemanlarını çaldıkları an, sabırla devam edilen özverili çalışmaların sıcak bir gülümsemeye dönüştüğü an.

Gezerken merkezdeki kilisenin camiye çevrildiğini de farkettim, Aya Sofya benzeri bir durum, burada karşılıklı zorunlu göç nedeniyle zaten yaşayan Rum halkı kalmamış gibi, doğasını bozmadan bu çevrilme gerçekleşse de bana Türk'lerin gizli bir kuralı sanki vardı ve bu bazı bazı unutuldu gibi geliyor. Biz tarihi eserlere, ibadethanelere zarar vermemesi ile tarih kitaplarinda kendi tarihi ile ovunen bir millet degil miydik?

Eve döndüğümüzde yine ananemin müthiş yemekleri bizi bekliyordu, bir doğum günü daha nasıl güzel geçebilir bilmiyorum. Birçok dostum da aradı, ileti gönderdi bugün, sağolsunlar, güneşli bir Ayvalık gününden ben de birkaç resim ve sıcak selamlarımı gönderiyorum sizlere;

dedem-ayvalik-merkezde.jpg

dedem-konser-ilan.jpg

ananemin-pasta-sovu.jpg

ayvalik-kiliseden-camiye.jpg

Not: Teoman'ın yeni albumündeki İrem Candar ile yaptığı düete hasta oldum, zaten şarkı bir acayip, albümü şiddetle tavsiye ediyorum :)

Friday, February 15, 2008

Tonguç şu ara servis dışı

uzun süredir bir koşuşturmacadir gidiyor, biraz da kendi iyiligim icin istedigim birseydi bu kosusturmaca, ama ne kendimle ne ailemle hiç ilgilenemedim aylardir, işti kahindi derken aylar geldi geçti.

ama şimdi dinlenme zamanı geldi catti, tatile gidiyorum hem de tam 12 gün :) ailemle, ozellikle yaslilarimizla bol bol vakit geçirecegim, okumak istediğim birkac kitabı okuyup, izlemeyi erteledigim birkac filmi de izleyebileceğim umarım.

önemli bir değişiklik ise bu tatile ~12 senelik OLTP ci olarak gidip yep yeni bir OLAP ci olarak donecegim :) donuste iste takim degistiriyorum, heyecanliyim, bu degisiklik istedigim birseymis megerse. hersey daha guzel olacak umarim, esasinda kahinde tonlarca veri daha ne isterki Tonguç di mi, ama yasayip gorecegiz bakalim.

yarin bogazicinde benim icin cok onemli bir gun yasanacak, 2002 yilindan beri tcellde yazlari staj calismalarima katilan cok degerli bir grup arkadasimla birlikte ogrencilere ucretsiz bir seminer verecegiz. seminerin hemen akabinde bu sehri ve tum elektronik ortamlari geride birakip topragima gidecegim.

ve bu tatilde bir yil daha yaslanacagim, umarim yeni yasimda da simdiye kadar ki tum tatillerimde oldugu gibi yine geride biraktiklarimi ozleyerek donerim.

Friday, February 08, 2008

"Neden Oracle? (10g Release 2)" ücretsiz semineri detay bilgileri

Ozellikle veritabani teknolojilerine ilgili, merakli(nesneye degil veriye yonelen diyelim:) ogrenci arkadaslarimizi bu seminere bekliyoruz.

Katilim kaydi icin - http://www.tbdgenc.org/index.php?page=activityjoin&lang=tr&id=27

Icerik hakkinda -

Konu : Neden Oracle? (10g Release 2)
Boğaziçi Üniversitesi, Güney Kampus, Natuk Birkan Binası, İbrahim Bodur Salonu
16 Şubat Cumartesi
Tbdgenc uyelerine ücretsiz

11:00 - 11:50 / H.Tonguç Yılmaz - Giriş & Kısım 1; Oracle Database Concepts
Locking, Concurrency and Multi-Versioning Concepts, NULL value with Oracle
http://tinyurl.com/2zehss

12:00 - 12:50 / Ertürk Diriksoy - Kısım 2; Oracle Database Application Tuning Options
Materialized Views, Bitmap Indexes, Clusters
http://tinyurl.com/2cu5su

13:00 - 13:50 / Özgür Macit - Kısım 3; Oracle Database Advanced SQL Options
Analytic functions, Hierarchical Queries, Model Clause, Regular Expressions
http://tinyurl.com/2cfjed

14:00 - 14:50 / Ersin Ünkar - Kısım 4; Oracle Database Options
Flashback, Cost Based Query Optimizer
http://tinyurl.com/3d2bsz

15:00 - 15:50 / Hüsnü Şensoy - Kısım 5; Oracle Database Backup&Recovery Options
Recovery Manager(RMAN), Flash Recovery Area(FRA), Automatic Storage Management(ASM)
http://tinyurl.com/2m6z3o

16:00 - 17:00 / Ogün Heper - Kısım 6; Oracle Database High Availability Options & Kapanış
Real Application Clusters(RAC), Data Guard
http://tinyurl.com/2bublx

Afis icin -
http://tonguc.yilmaz.googlepages.com/bogazici_neden_oracle_semineri.htm

Monday, February 04, 2008

Herr Mannelig by Haggard

- From Wikipedia, the free encyclopedia -

Herr Mannelig(or: Herr Mannerlig) is a medieval Swedish ballad that tells the story of a desperate mountain troll who wishes to become human.

The troll believes that by marrying Sir Mannelig(Herr Mannelig) she would become a human.

She showers him with gifts but he perpetually refuses her, especially considering her lack of Christianity.

Though there are many different melodies and lyrics that have been adopted and attributed to this title over the course of time, this is the main story that most versions revolve about.

The ballad has recently been performed and recorded by the following artists: In Extremo, Garmarna, Haggard, Hedningarna, Psalteria, Seth & Satarial, Wolfenmond, Chur, Galtagaldr.

Herr Mannelig by Haggard
http://www.youtube.com/watch?v=1Hdgb53QVaY

Monday, January 28, 2008

Love is a temple, Love a higher law

Is it getting better
Or do you feel the same
Will it make it easier on you
Now you got someone to blame

You say
One love
One life
When it's one need
In the night

It's one love
We get to share it
It leaves you baby
If you don't care for it

Did I disappoint you
Or leave a bad taste in your mouth?
You act like you never had love
And you want me to go without

Well it's too late
Tonight
To drag the past out
Into the light
We're one
But we're not the same
We get to carry each other
Carry each other
One

Have you come here for forgiveness
Have you come tor raise the dead
Have you come here to play Jesus
To the lepers in your head

Did I ask too much
More than a lot
You gave me nothing
Now it's all I got
We're one
But we're not the same
We hurt each other
Then we do it again

You say
Love is a temple
Love a higher law
Love is a temple
Love the higher law
You ask me to enter
But then you make me crawl

And I can't be holding on
To what you got
When all you got is hurt
One love
One blood
One life
You got to do what you should
One life
With each other

Sisters
Brothers
One life
But we're not the same
We get to carry each other
Carry each other
One
One

http://www.youtube.com/watch?v=wq4Jh39KJ8U
http://en.wikipedia.org/wiki/One_(U2_song)

Friday, January 25, 2008

Wikipedia(the free encyclopedia)

Son iki senedir bana en büyük zevk veren web 2.0 teknolojisi ne forumlar ne de bloglar. Evet kendim bu kadar forum ve blog "manyağı" olmuşken favorim kesinlikle tereddütsüz wikiler :)

Basit bir konuyu araştırırken sabahladığım çok oldu. Artık bilgiye ulaşmak ve tüketmek çok kolay, şanslı bir devirde yaşıyorum bence. E hadi buradan buyrun o zaman;

Computer Science

Relational Model

Edgar F. Codd

SQL

Thursday, January 10, 2008

Yüksek Öğretim Tez Arşivi

"Tonguç Yılmaz" aratın, çok komik, kesin inanmayacaksınız, feysbukda bulduğum doktor adaşımın tezi çıkıyor :)

http://tez2.yok.gov.tr/

Kovalasın davshanlarr :)

Kardeşim yapınca önce çok bozuldum, ama pek şirinmiş cidden :)

Özellikle bir South Park hayranı iseniz kaçarı yok, ne diyim, bir konuda bare rekabet var işte :)